1 Temmuz 2010 Perşembe

Alan Derinliği

Alan derinliği fotoğraftaki netlenen noktanın (konunun) önünde ve arkasında kalan net alana deniliyormuş, ben hep tam tersini düşünmüştüm. Bunun sonucunda şekil A daki gibi bir fotoya “alan derinliği çok fazla” yorumunu yaptığım fotoları “alan derinliği az” olarak düzeltiyorum.


Şekil A

Alan derinliği; fotoğraftaki netlenen noktanın (konunun) önünde ve arkasında kalan net alana deniliyor.

Bu alanı kontrol eden üç etken var;

1. Diyafram açıklığına göre alan derinliği: Objektifde bulunan, daha çok veya daha az ışık girmesini kontrol eden deliğin açıklığına göre alan derinliği.


2. Konun uzaklığına göre alan derinliği: Netleme yaptığımız noktanın (konumuzun) objektife olan mesafesine göre alan derinliği.

3. Objektifin odak uzunluğuna göre alan derinliği: Kullandığımız Objektifin odağa olan uzaklığına göre alan derinliği. Objektifin mercekleri odak noktasına ne kadar uzak olursa odar çok konuyu bize yaklaştırır.

17 Şubat 2010 Çarşamba

Kekova, Kaleköy


Kaleköyün sizi karşılayan manzarası

Demre ile Kaş arasında bulunan, karadan araç ile ulaşımı olmadığı için gözden ırak çennet gibi biryer kekova. İnternette gezinirken keşfettiğim kekovaya ilk gidişim Kaş üzerinden sabahları saat 10.00 gibi kalkan gezi tekneleriyle oldu. Kaştan saat 10.00 gibi kalkan gezi tekneleri koyları ve batık kenti gezerek kaleköye geliyor 1 saat kadar kaleköyde mola veren gezi tekneleri aynı rota üzerinden tekrar geri dönüyor kaleköye gitmek isteyenler yarı ücret ödeyerek kaleköye ulaşabiliyor. Araçla gitmek isteyenler Demreden Kaşa doğru giderken Üçağız tabelasından sola saparak Üçağıza ulaşır, ordan küçük teknelerle kaleköye ulaşılabilir. Kaleköydeki pansiyonların bazıları sizi Üçağızdan kendi tekneleriyle alabiliyor.

Köy öğlen vakti Kaş'tan gelen gezi teknesinin kalabalığıyla doluyor. genelde 1-1.5 saat süren ve kalenin gezilmesiyle biten bu aktiviteden sonra köy huzurlu bir sessizliğe bürünüyor. Köy iskele kıyısında restoran ve pansiyonculuk yapan işletmelerle dolu olsada insanı çok rahatsız etmiyor, genelde her pansiyonun denize girebilecek kadar bir kıyısı oluyor bunların en keyiflileri Ankh pansiyon ve kale pansiyon.


Kalabalıktan sonraki hali :)

İki gidişimdede ankh pansiyonda kaldım huzurlu çok keyifli bir aile pansiyonu, özellikle denize girilen yeri harika ve akşam yemeklerini huzur verici kekova manzarısa karşı yemek harika (rakı-balık, bir iki kadeh şarap vs) :)


Doğal bir havuz gibi


Ankh pansiyonun restoranından

Konum olarak Kaş, Demre ve Kalkana yakın olmasına karşın kara ulaşımı olmadığı için ha diyince buralara gidemiyorsunuz. Dolayısıyla burda kalacağınız günleri iyi proglamlamanız gerekiyor, hatta benim tavsiyem kalacaınız gün sayısını minumumda tutmak. Eğer okumak istediğiniz 3-5 kitabınız yoksa burda 1 hafta - 15 gün kalmak biraz sıkıcı olabilir fakat burda kalacağınız zaman zarfında mutlaka küçük bir tekne kiralayıp (tekneler Üçağızdan kiralanıyor, pansiyon sahipleri bu konuyla ilgili size yardımcı olacaklardır) civardaki koyları gezmenizi şiddetle tavsiye ederim özellikle Tersane koyu görülmeye değer. Bunun yanında gün içinde (özellikle gün batımına doğru) köyde bulunan kaleyi gezmek ve günbatımınıda Üçağız koyunu izlemek için kısa yürüyüşlere çıkabilirsiniz.


Tershane Koyu


Kaleden Görünüş

14 Şubat 2010 Pazar

Gigapixel

İnternette dolasan "MEGAPixel Tarih Oluyor, Yaşasın GIGAPixel" baslıklı fotolarda şöyle bir gerçek var yayınlanan fotoğraflar gigapixel evet fakat bu, bir camerayla birkede çekilmiş fotolar değil. Bunun için tasarlanmış araçlarla normal bir camerayla bile çekebileceğiniz binlerce fotodan olusan ve sonra bir programla birleştrilen görüntüler.

Mert 9 aylık

Bugün Mert tam 9 aylık oldu. Bununla beraber ilk tıraşını oldu ve ilk Mercedes'ine (maclaren) sahip oldu :)

12 Şubat 2010 Cuma

Dijital Tüketim

Modeli eskidi diye birkaç kez Digital Camera alanların aklına gelmistir muhakkak; neden mevcut fotoğraf makinalarımızı komple atıp yenisini alıyoruz diye. Dünya hızla tükeniyor çünkü çok hızlı tüketiyoruz aldığımız 8mp bir camerayı 1.5 yıl sonra 12mp çıktı diye gözden çıkarabiliyoruz, fanatik bir analog kullanıcı olarak (bütün analogcuların aklına gelmistir) neden mevcut makinalarımızı dijital araçlara dönüştüremiyoruz diye, gelişen mikro teknolojiler böyle bir ihtiyacı karşılıyacak nitelikte ama niçin desteklenmiyor? Öte yandan bu dijital tüketimin kucağına itiliyoruz kendi adıma örnek verirsem dialarımın banyosu yaptıcak yer seçenekleri oldukça daraldı (İstanbul'da yaşamama rağmen) kendi filmlerimin banyosunu kendim yapmak adına sadece siyah beyaz çekmeyi bile düşündüm fakat sb banyosu için malze aldığım yerde kapandı (bilirsiniz büyük postanenin sağ çaprazındaki ara sokakta bulunan, sahibi bayan olan eski bir dükkan vardı) renkli negetifleri hakkını vererek tab edebilen yer sayısı oldukça az. Hepinizin basına gelmistir hevesle çekilen fotoların sarımtırak bir tozbulutuyla kaplanmıs kartlarınızı elinize aldığınızdaki hayal kırıklığı :(

2 Şubat 2010 Salı

Mert'in Resmi Yürüme Tarihi

31 Ocak 2010 da bana hediye verdiği 1.5 metrelik yürüyüşün ardından mertin 2 gün sonraki hali... Artık 2-3 adım değil baya yürüyo

14 Mayıs 2009 Perşembe

14 Mayıs 2009, Mert'in Doğuşu...


artık mutlu sona yaklaşmıştık fakat henüz gelmemistik. Rutin doğum kontrolüne gitmiştik doktor Oğuz bey ultrosonda kesede suyun azaldığı ve bir an önce doğum sürecini başlatmamız gerektiğini söyledi. Biz hep normal doğum olarak planlamıştık ve öyle olmasını istiyorduk dolayısıyla suni sancı verip normal doğum olmasını istedik keşke istemez olaydık, periyi suni sancı odasına aldılar ve serumla yavaş yavaş suni sancı veriliyordu tarih 13 Mayıs saat: 12.00.

Başlarda etkisini fazla hissettirmeyen suni sancı zaman geçtikce siddetini arttırıyordu periyi kontrole gittiğimiz her saat başı acısının daha fazla arttığı hissediyordum, fakat elimden birsey gelmiyordu peri kendini normal doğuma adapte etmişti "bu kadar acı çektim biraz daha çekerim" düşüncesiyle acıları iyi artmıştı fakat doğum yollarında en ufak bir açılma olmadı. Sonunda annemin de ısrarı üzerine sezeryan olması için periyi ikna ettik.

Sezeryana saat 11.00-11.30 gibi girdi kapıda bekliyordum Mertimin ilk ağlama sesini 14 Mayıs saat: 00.25 giybi duydum. 3380 gr - 53 cm doğdu Mert

Açıkcası hayallerimdeki doğum sahnesi değildi bu peri çok acı çekmisti aklım bebekten çok ondaydı aslında ama yinede hemşirenin merti sarmalayıp odadan çıkartırken vücudumun titrediğini hatırlıyorum, hemen etrafımdakilere halama, ablama ve anneme "siz çocuğa göz kulak olun" dedim nedense... filmlerdeki gibi herhangi bir karısıklığa veya kaçırmaya karşı sanırım :)

Yarım saat sonrada peri çıktı narkozda pek iyi görünmüyordu odaya götürdük norkozun etkisi geçerken yine çok acı çekti haliyle, arada Merti getiriyorlar yarı baygın emzirtmeye çalışıyorlardıki süt gelmeyince oda ayrı bir işkenceye dönüşüyordu. Mert diriydi emmeye hevesliydi ama süt gelmiyordu hastanede birkaç kez biberonla mama verdiler. Peri gecenin ilerleyen saatlerinde kendine gelmeye asladı ayık kafayla Merti aldığında sütü gelmediği üzülerek yavrum dile sarıldı sanırım bu onun bütün acılarını unutturdu.

Hoşgeldin Mert...

Küçük Notlar: Peri sancı odasındayken bizde odada bekliyorduk ister istemez FB-BJK Türkiye kupası finalini izledim, Fener mağlup olup kupayı gene alamadı. Oğluma kupa hediye edemedi FB.